Türkiye'Nin Milletler Cemiyeti'Ne Neden Gecikmiştir ?

Ela

New member
Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne Katılımındaki Gecikmenin Nedenleri

Türkiye Cumhuriyeti, 1923 yılında kurulduktan sonra, uluslararası alanda güvenilir ve güçlü bir devlet olabilmek için pek çok diplomatik adım atmıştır. Bu adımlardan biri de, dönemin en etkili uluslararası organizasyonlarından biri olan Milletler Cemiyeti'ne katılma çabasıydı. Ancak Türkiye, bu önemli uluslararası organizasyona beklenenden daha geç, 1932 yılında katılabilmiştir. Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne katılımındaki gecikmenin ardında bir dizi iç ve dış faktör bulunmaktadır.

Milletler Cemiyeti Nedir?

Milletler Cemiyeti, I. Dünya Savaşı sonrası 1919 yılında kurulan, dünya barışını koruma amacı güden uluslararası bir organizasyondur. Birinci Dünya Savaşı'nda büyük kayıplar veren ülkeler, savaşın bir daha yaşanmaması için bu tür bir yapıyı oluşturmayı amaçlamışlardır. Ancak, Milletler Cemiyeti, etkili bir şekilde çalışabilmesi için gerekli olan desteği bulamayıp zamanla etkinliğini kaybetmiş, 1945'te Birleşmiş Milletler'in kurulmasıyla son bulmuştur.

Türkiye'nin İlk Dönemdeki Uluslararası İlişkileri

Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye, dış politikada bağımsızlığını pekiştirmek ve iç sorunlarla meşgul olabilmek adına uluslararası organizasyonlardan uzak durmayı tercih etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı'nda yaşadığı büyük çöküşün ardından, yeni kurulan Cumhuriyet'in dış politika stratejisi, öncelikle iç istikrarı sağlamak ve yeni devletin varlığını güvence altına almak üzerine odaklanmıştır. Bu süreçte Türkiye, dünyadaki diğer ülkelerle ilişkiler kurmaktan çok, iç politikada reformlarla meşgul olmuştur.

Lozan Antlaşması ve Milletler Cemiyeti

Türkiye’nin Milletler Cemiyeti'ne katılımındaki ilk engellerden biri, 1923 tarihli Lozan Antlaşması ile ilgilidir. Lozan Antlaşması, Türkiye'nin sınırlarını çizmiş ve dış ilişkilerdeki bağımsızlığını belirlemiş bir belgedir. Ancak bu antlaşma, Türkiye'yi uluslararası arenada bazı kısıtlamalarla karşı karşıya bırakmıştır. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden kalan siyasi ve ekonomik miraslar, Türkiye’nin dış ilişkilerde temkinli olmasına yol açmıştır. Ayrıca, bu dönemdeki Türk yönetimi, milletlerarası düzeyde kabul görmek için öncelikle iç sorunları çözmeyi hedeflemiştir.

Erken Dönemdeki Sosyal ve Ekonomik Zorluklar

Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye, büyük bir iç değişim sürecine girmiştir. Ekonomik zorluklar, siyasi istikrarsızlıklar ve halkın modernleşme sürecindeki endişeleri, Türkiye’nin dışa açılma hamlelerini geçiktiren faktörler arasında sayılabilir. Yeni kurulan devletin, egemenliğini ve bağımsızlığını uluslararası düzeyde pekiştirmesi için zaman alması gerekmiştir. Türkiye, ekonomik olarak zayıf olduğu bir dönemde, uluslararası ilişkilerde daha fazla yük altına girmemek için dikkatli hareket etmiştir.

Milletler Cemiyeti’nin İtibar Kaybı ve Türkiye’nin Kararsızlığı

Milletler Cemiyeti, kurulduktan kısa bir süre sonra etkisini kaybetmeye başlamıştır. Özellikle 1920'lerin sonlarına doğru, Cemiyet'in dünya barışını koruma misyonunun etkinliği sorgulanmaya başlanmıştır. Milletler Cemiyeti, büyük devletlerin çıkarları doğrultusunda hareket etmekle suçlanmış ve Savaş sonrası uluslararası düzenin sağlamlaştırılması için gereken adımları atmada yetersiz kalmıştır. Türkiye, böyle bir organizasyona katılmanın faydalı olup olmayacağı konusunda temkinli bir yaklaşım sergilemiştir. Hem iç hem de dış politikada yaşanan belirsizlikler, Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne katılma kararını ertelemesine neden olmuştur.

Türkiye'nin Yabancı Etkilerden Bağımsızlık Arayışı

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında, özellikle Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde, ulusal bağımsızlık ve egemenlik vurgusu ön planda olmuştur. Milletler Cemiyeti'ne katılım, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına ters düşebilecek bir adım olarak görülmüştür. Atatürk, dış politika konusunda tam bağımsızlık anlayışını benimsemiş ve Türkiye’nin yabancı etkilerden olabildiğince uzak durmasını istemiştir. Bu anlayış, Türkiye'nin Milletler Cemiyeti’ne katılımını ertelemesinin bir diğer önemli nedenidir.

Türkiye’nin 1932 Yılındaki Katılımı

Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne katılımı, 1932 yılına kadar gerçekleşmemiştir. Bu tarih, Türkiye’nin dış politikada önemli bir dönüşüm yaşadığı bir döneme denk gelmektedir. 1930'ların başlarında, Türkiye dış dünyayla ilişkilerini geliştirmeye başlamış ve bunun bir parçası olarak Milletler Cemiyeti’ne üyelik başvurusu yapmıştır. Bu karar, dönemin dış politikasındaki değişimi ve Türkiye’nin daha fazla uluslararası işbirliği arayışını yansıtmaktadır. Ayrıca, bu dönemdeki siyasi atmosfer de Türkiye’yi daha açık fikirli bir dış politikaya yönlendirmiştir.

Türkiye'nin Milletler Cemiyeti’ne Katılımının Ardındaki Stratejik Sebepler

Türkiye, Milletler Cemiyeti'ne katılmayı, uluslararası toplumla daha güçlü bağlar kurmak için bir fırsat olarak görmüştür. Ayrıca, Cemiyet’in barışı koruma misyonu ve savaşların önlenmesi konusundaki kararlılığı, Türkiye için cazip olmuştur. Türkiye, ekonomik ve siyasi açıdan daha güçlü bir konumda olmakla birlikte, uluslararası düzeyde güvenliğini sağlayabilmek amacıyla bu organizasyona katılma kararı almıştır.

Sonuç ve Değerlendirme

Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne katılımındaki gecikmenin sebepleri, büyük ölçüde iç ve dış politikalardaki temkinli yaklaşım, ulusal bağımsızlık vurgusu ve Cemiyet’in etkisizliği gibi faktörlerden kaynaklanmaktadır. 1932 yılında Türkiye’nin üyeliği, dönemin koşulları göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin uluslararası arenadaki yerini sağlamlaştırma çabasının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Bu katılım, Türkiye’nin dış politika stratejilerinde bir dönüşümü ve uluslararası işbirliğine daha fazla açık olma eğilimini işaret etmektedir.