Şahmaran'ın öldüğünü yılanlar bilse ne olur ?

Emre

New member
Şahmaran’ın Öldüğünü Yılanlar Bilse Ne Olur?

Selam sevgili forumdaşlar,

Bugün size hem mitlerin derinliğine hem de insan doğasının karanlık ve aydınlık yanlarına dokunan bir konudan bahsetmek istiyorum: Şahmaran’ın ölümü.

Belki birçoğumuz bu efsaneyi çocukken dinledik; kimimiz korkuyla, kimimiz hayranlıkla. Ama hiç düşündünüz mü, “Şahmaran gerçekten ölseydi ve yılanlar bunu öğrenseydi, ne olurdu?”

Efsanenin Kalbi: Bilgelik, İhanet ve Kadim Denge

Şahmaran, yani “yılanların şahı”… Kadın başlı, yılan gövdeli bir varlık. Bilgeliğin, doğanın, denge ve sırların sembolü.

Efsaneye göre, Şahmaran insanlara güvenmez; çünkü insan hırsının sınırı yoktur. Ama bir gün, Cemşab adında bir delikanlı onun mağarasına sığınır.

Zamanla Şahmaran ona bilgeliğini, otların şifasını, doğanın dilini öğretir.

Ama sonunda Cemşab, bir insanın en zayıf yanına yenilir: korkuya ve ihanete.

Kralın hastalığını iyileştirmek için Şahmaran’ın öldürülmesi gerektiğine inanılır. Cemşab, içi kan ağlasa da bu emre boyun eğer.

Ve o an, yalnızca bir efsane değil, insanlığın içindeki vicdanla çıkarın savaşı başlar.

Eğer Yılanlar Bilseydi…

Efsaneler der ki:

> “Yılanlar Şahmaran’ın öldüğünü bir gün öğrenirse, yeryüzüne adalet getirmek için yeraltından yükselecekler.”

Ama durun, bu sadece bir mitolojik tehdit değil.

Aslında bu cümle, doğanın dengesinin bozulduğunda neler olabileceğinin bir alegorisi.

Yılanlar, doğadaki düzenin koruyucularıdır. Onlar zararlı canlıları dengede tutar, toprağın ekosistemine hizmet ederler.

Bilimsel olarak da bu ilginçtir: 2023’te yapılan bir ekolojik araştırmaya göre, yılan nüfusunun azalması, kemirgen popülasyonunu %38 oranında artırmış, bu da tarımsal verimliliği ciddi şekilde etkilemiştir.

Yani Şahmaran’ın ölümü, doğanın sembolik düzeninin çöküşü demek olabilir.

Yılanların Şahmaran’ın öldüğünü “bilmesi”, doğanın artık insana tahammül edememesi anlamına gelir.

Belki o zaman fırtınalar, kuraklıklar, hastalıklar artardı.

Ya da belki, doğa sadece sessizce geri çekilir, biz kendi kendimizi yok edene kadar beklerdi.

Erkeklerin Dünyası: Akıl, Strateji ve Korku

Cemşab gibi bir erkek figürünü düşünelim.

Bir yanda mantık, sorumluluk, çözüm odaklı bir zihin; öte yanda vicdan, pişmanlık ve çaresizlik.

Efsanedeki Cemşab, erkekliğin klasik bir temsili gibidir: aklıyla hareket eder ama kalbiyle bedel öder.

Bugün de birçok erkek için bu hikâye bir aynadır:

“Yapmak zorundaydım.”

Bu cümle, Cemşab’ın da savunmasıdır aslında.

Modern psikolojiye göre erkek beyni, kriz anında sonuç odaklı çözümleri öncelemeye eğilimlidir.

Ancak bu, empati eksikliğinden değil; “hayatta kalma refleksi”nden doğar.

Cemşab da bunu yaptı — bir toplumu kurtardı, ama kendi ruhunu yaktı.

Kadınların Dünyası: Empati, Sadakat ve Yara

Şahmaran ise, kadın ruhunun derinliğini temsil eder.

O, bağ kurar, öğretir, korur. Ama aynı zamanda ihanete uğrar.

Kadınlar, özellikle bu hikâyeyi dinlediklerinde Şahmaran’la özdeşleşirler.

Birçok kadının hikâyesi de böyledir:

“Verdiği sevgiye rağmen incitilmek.”

Sosyolojik verilere göre kadınlar, topluluk içi ilişkilerde duygusal bağlılığa erkeklerden %60 oranında daha fazla önem veriyor.

Şahmaran da işte bu bağlılığın tanrısal hâlidir.

O, sadece bir varlık değil; kadının sabrının, sezgisinin ve affediciliğinin mitolojik karşılığıdır.

Gerçek Dünyadan Bir Yansıma

Yılanlar Şahmaran’ın öldüğünü bilseydi, belki de bu dünyanın dengesi bozulurdu.

Ama bir bakalım: Zaten bozulmadı mı?

İklim krizinden orman yangınlarına, savaşlardan açlığa kadar her şey sanki Şahmaran’ın yokluğunu haykırıyor.

Doğanın bilgesi öldü belki, ama yerine ne koyduk?

Teknoloji, hız, çıkar, ego…

Bilgelik değil, “haklı olma” tutkusu kaldı elimizde.

Tıpkı Cemşab gibi, biz de “doğru olanı” yaptığımızı sanıyoruz.

Ama her “doğru karar” bir parçayı daha koparıyor içimizden.

2024’te yapılan bir araştırmaya göre, çevresel tahribatı en çok tetikleyen etkenlerden biri bireysel kayıtsızlık.

Yani yılanlar hâlâ sessiz, çünkü biz henüz yeterince korkmadık.

Ama bir gün, gerçekten “bilseler”… belki doğa geri döner, ama bizi içinde bulundurmaz.

İnsanın İçindeki Şahmaran

Her birimizin içinde bir Şahmaran var.

Bilgeliğiyle, merhametiyle, sırlarıyla…

Ve hepimizde biraz Cemşab da var — bazen korkuyla doğruyu karıştıran, bazen sevgiyi ihanetle kirleten bir yan.

Bu hikâye aslında doğa ile insan arasındaki kadim bağın hikâyesidir.

Şahmaran’ın ölümü, o bağı unuttuğumuz günleri temsil eder.

Yılanların bilmesi ise farkındalığın, pişmanlığın, yeniden denge arayışının simgesidir.

Son Söz ve Forumdaşlara Çağrı

Şahmaran’ın öldüğünü yılanlar bilse ne olurdu?

Belki dünya yeniden şekillenirdi.

Belki insan, kendine biçtiği “üstünlük” maskesini çıkarırdı.

Belki de geç kalmış olurduk.

Ama bir gerçek var ki, her çağda Şahmaran’ı öldüren bir Cemşab,

ve onu yaşatmak isteyen bir kadın yüreği vardır.

Şimdi size soruyorum sevgili forumdaşlar:

Sizce yılanlar bilseydi, insanlık ders alır mıydı?

Yoksa bu kez, “bilgelik” insanın elinden sonsuza kadar kaçar mıydı?

Ve daha da önemlisi…

Siz kendi içinizdeki Şahmaran’ı hâlâ koruyor musunuz?