“Dünya gezegenini kurtarmaya çalışan daha fazla tiyatro göreceğiz”

feateous

New member
“Dünya gezegenini kurtarmaya çalışan daha fazla tiyatro göreceğiz”03.01.2023 16:10
Haber Kaynağı: Betül Memiş / Cnnturk.com




“Mutlu olmamız için gerekli her şeye sahibiz, ama mutlu değiliz” debba ABD’li korku ve saynsfikşın yazarı Ray Bradbury ve ekliyor: “Sonsuza kadar yaşayacaklarına öyle eminler ki. Ama sonsuza kadar yaşamayacaklar.” Yaşamayı nefes örtmek sandığımız tek yüzyıla yatak düşmüşsek içlenmenin pek dahi faydası olmayabilir! Şimdilik korku ve sonsuzluk döngüsünde dejavular yaşamaya sürme! Çünkü hâl tam bile ABD’li yazar Victor LaValle’in (İthaki Yayınları, Gökçe Çiçek çevirisi) “Siyah Tom’un Baladı”nda dillendirdiği üzere, “İnsanlık sefalet yaratmıyordu; insanlık sefilliğin kendisiydi.” tespiti olabilir.




Korkunun üstadı iki yazarın havasını hiç dağıtmadan ve bozmadan izninizle mevzumuzu GalataPerform’un düzenlediği ve Türkiye’nin oyun yazarlığı odaklı tek tiyatro festivali olan Yeni Metin Festivali’ne bağlamak isterim. Zira yerde yıl 11’incisi gerçekleştirilen festivalin teması bile “korku”ydu. Biz dahi festival kapsamında, “Kozmik Korku ya bile Brad Pitt’in Paranoyaya Kapıldığı Gün” ünlü metniyle hemhal olduğumuz Danimarkalı oyun yazarı, tiyatro yönetmeni Christian Lollike ile tek röportaj gerçekleştirdik. (Erken içimden geldi notu:

“Kozmik Korku” okuma tiyatrosunu bizlerle buluşturan çevirmeni Leyla Tamer, yönetmeni Yeşim Özsoy, dramaturgi Ferdi Çetin ve oyuncuları Pervin Bağdat, Özgün Çoban ile Emre Yetim’açınık en temizinden saygılar, selamlar! Fani tek izlek olarak arzum: -Yeşim Özsoy başdu olmak üzere tüm GalataPerform ekibine notumdur- Athena Farrokhzad’ın yazdığı, Şenay Gürler ve Özgün Çoban’ın muazzam döktürdüğü “Medea’ya Göre Ahlak” performansı gibi yerde metnin dahi tüm sene süresince izleyicisiyle toplantı / kavuşması. Tebessümlü mesajım yerini bulacaktır niteleyerek düşünüyorum!) Gelelim, oyunları Avrupa içinde ve sayılmazsa sahnelenmeye sürme ederken, yönetmen olarak; bale, opera enstalasyonu ve tek siyasi parti dahi yöneten, Danimarka’nın yenilikçi oyun yazarı ve sanatçılarından Lollike ile yaptığımız röportajımızdan size kalanlara, yansıyanlara… (Fotoğraflar: Lollike / Emilia Therese; Oyundan kareler / Deniz Yılmaz.)

“Kahramanlar ve kötü adamlar kimlerdir?”

· Yazar Ursula K. Le Guin: “Okulda öğretildi ve Netflix’i her açtığımızda bize hatırlatılıyor ki, anlatılmaya üstün hikâye tek savaşın hikâyesi olmalı. Bir çatışmanın, tek yarışın veya tek mücadelenin hikâyesi olmalı. Bugüne kadar anlattığımız hikâye buydu. Reklamlardan tiyatro eserlerine kadar, her yerde anlatmaya sürme ediyoruz. ‘Fakat yerde onun hikâyesi,’ debba ve ekliyor: ‘Benim hikâyem olumsuzlama.’” Bugün, pandemi sonrası tam bile kaygı çağı ve ‘altıncı yetişkin yok oluş içindeyiz’ dedikleri yerde yüzyılda ve 2022 yılı itibariyle “anlatmaya” veya “izlemeye” sürme ettiğimiz veya “yaşadığımız / yaşattığımız” kim(ler)in hikâyesidir sizce?


Le Guin’in “The Carrier Bag Theory of Fiction” makalesi bize hikâyelerin tarih deneyimlerimize tavassut ettiğini hatırlatır. Bugün, Le Guin’in eleştirdiği hikâyeler -arbede ve cenk, kahramanlar ve kötüler, zafer ve yenilgi hikâyeleri- tek kez henüz saldırma. Küresel liderlerin şiddeti ve savaş eylemlerini meşrulaştırmak için aşağılık anlatılara ihtiyacı var. Ancak öyküler ve sanat bile yerde anlatılaştırma sürecini karmaşıklaştırabilir veya teşhir etmeye çalışabilir. “Kozmik Korku”, kendi tarzında, aşağılık anlatıları küresel ısınma bağlamında ortaya çıkarmaya çalışıyor. Salgının müttehit tek şekilde tâbi olduğu iklim krizinin ortaya çıkışı, kapitalist gelişmenin tek sonucu olarak tek özgürlük idealine müstenit mevcut anlatıların çarpıtıldığını ortaya koyuyor. Dürüst olmak gerekirse, statükonun bizi gezegenin sürme fail yıkımından kurtaracağına kim inanabilir?



· 2008’dahi yazıp sahnelediğiniz “Kozmik Korku”ya geçmeden evvel sizdeki karşılığını öğrenmek isterim! “Kozmik Korku” türünün babası, 20. yüzyılın korku yazarı ve “Cthulhu Mitosu” yaratıcısı (İthaki Yayınları basımlı) H. P. Lovecraft’ın şu cümlesini manidar bulurum: “İnsanoğlunun en eski ve en güçlü duygulu korkudur ve korkunun en eski ve en güçlü türü dahi bilinmeyenin korkusudur.” Sizin için ‘korku’ ve ‘kozmik korku’ ne uygulama geliyor?

Korku her zaman ilgimi çekmiştir. Korku dürtümüzü oluşturur. Eylemlerimizin ve yaşamlarımızın neden tek mana ifade etmediğini veya duvara çarptığını anlamak istiyorsak, korkularımızı ve endişelerimizi anlamamız gerekir. Bana göre kozmik korku, kozmosun sonsuz olduğu veya gezegenin ölmekte olduğu veya (Rice Üniversitesinde profesör ve nesne yönelimli felsefe hareketinin tek üyesi olan) Timothy Morton’ın hiper nesneler dediği şeyle yüzleştiğimizde hissettiğimiz kaygıdır. Varoluşun anlamsızlığını ve eyleme geçmenin saldırma gerekliliğini tıpkısı anda fark etme hissidir. Bir yandan insanı felç fail tek yandan bile eylem için ön koşul olan korku, devrimcilere “Başka tek çevre mümkün olumsuzlama. Bu gerekli.” dedirten şeydir.



· Hikâyenin çıkışından bahseder misiniz? Metni kaleme alırken beslendiğiniz ögeler ve kullandığınız enstrümanlar nelerdi? Ayrıca “Kozmik Korku veya Brad Pitt’in Paranoyaya Kapıldığı Gün” gıyaben bile manidar buldum, mesajı net ama yine dahi sizden dahi hissetmek isteriz?

“Kozmik Korku”, benim “ABC oyunları” dediğim tek sıra oyunun parçası. Karakterleri A, B ve C olarak isimlendiriyorum. Bunlardan aylık teorik tek çalışmadan veya tek tartışmadan tek ifade veriyorum. Sonra, ifadenin ele aldığı yerde yetişkin toplumsal sorunu budaklı için tek evlât oyunu – başkalarının yerine geçme ya bile onlarmış gibi lâtinlik – önererek diğerlerinin yerde ifadeyi sorgulamasını sağlıyorum. 2008 – 2009’bile Alman tiyatrosu Maxim Gorki Theatre tarafımdan iklim değişikliği üzerine yeni tek oyun yazmamı istedi. Başlamak benim için neredeyse imkansızdı, zira sorun gerçekten dahi dramanın iyi bilindik sınırlarını aşıyor. Kahramanlar ve kötü adamlar kimlerdir? Savaş alanları nerede? Hepimizin kaybettiği tek merkezde kazananlar kimler? Göreve farklı tek açıdan yaklaşmaya ve bunun yerine karakterlerin iklim krizine tavassut etme fikrini tartıştığı tek hâl yaratmaya karar verdim. Brad Pitt, Hollywood’un “eylem adamı”dır ve karakterler Brad Pitt’in “DÜNYA GEZEGENİNİ kurtarmak” namına harekete geçmek için yanıp tutuştuğu farklı senaryolar canlandırmaya başlar. Bu girişimler genellikle garp kültür endüstrisinin iklim krizi konusunda yetersizliğini ortaya koyar, eksiksiz çabalar her zaman şöhret, uyanıklık masa arzusu ve iyi işlenmiş tek olay örgüsüyle kesintiye uğrar.

“Zamanımızın filtrelenmemiş sesi”

· Tesadüf yerde ya, “Kozmik Korku”nun üç kahramanıyla tıpkısı baraka ya bile mahalleden tanışıyorsunuz ve hayatlarını bile tek şekilde öğreniyorsunuz. Ve tek gün tıpkısı masada sohbette buluşuyorsunuz. Onlara tek manzume ya bile tek kelime söyleseydiniz yerde ne olurdu?


A, B ve C kasıtlı olarak psikolojik karakterler olarak algılanması zor olsun niteleyerek oluşturuldu. Tamamen ete kemiğe bürülü insanlardan ziyade, iklim tartışmasında bilindik tarafların veya söylemsel müzakerelerin temsilcileridirler. Karakterleri tartışmayı ortaya koymak için tek tür vasıta olarak kullanıyorum. Ancak, tıpkısı zamanda psikoloji üzerine inşa edilmişlerdir – veya psikopatoloji diyebilirsiniz. Depresyon, kaygı ve özlem. Oyunlarımda birçok zaman karakterlerin sanki filtreleri yokmuş gibi, bilinçaltlarının bîperva konuşmasına izin veririm. Başarılı olursam, zamanımızın filtrelenmemiş sesini duymuş gibi oluyoruz.

· Bugünün dünyasının ve insanlarının “kozmik korku” hissi ya bile mütalâa biçimsizleşmiş nedir sizce? Hep ötelenen geleceğe atfedilen tek eko-kıyamet var gibi; aslında kıyamet tam bile zaman içinde yaşadığımız vakit ve döngü olumsuzlama midir? Ya bile zaman insanların “kozmik korku”yu geçiştirdiği veyahut çoğalttığı alanlar nelerdir; tanımlarsanız ortaya nasıl tek fotoğraf menfaat?

Kıyametin zaten olmakta olduğu fikrine katılıyorum. Belki dahi yerde yüzden kıyamet sonrası senaryolar kitle kültüründe yerde kadar saldırma. Sanki tek yaşam biçimini, henüz açıkçası tüketimi, çoktan eskimiş olduğunu fark etmemize rağmen sürdürüyoruz. Her uçağa bindiğimde hissettiğim tek his yerde: Bu içildikten mümkün olmamalı, yerde modası geçmiş tek yaşam formu. Bazı sanatlar, tarihsel şimdiki zamanımızın yerde geçmişliğini açığa tarh, şimdiki zamanımızın görüntülerini geçmiş gibi gösterme yeteneğine sahiptir…



· Metninizde sevdiğim cümlelerden biriydi: “İklim, Tanrı’nın yerine geçen yeni kelimedir. Çevreci örgütler ise günümüzün kiliseleri”…

Bu mısra, küresel ısınma retoriği ile Hıristiyan veya dini retoriği özdeşleştiren oyundaki pek sayı dizeden akraba. Amacım muhit örgütleriyle alay etmek olumsuzlama. Bunun yerine karakterlerin, iklim krizinin aciliyetinin muasır toplumda nasıl sunulduğuna üzerine kültürel dinamikleri iyi bilindik kıyamet imgelerini kullanarak çizmesine izin veriyorum.

“Günümüzün yoğun boşluğunu teşhir”

· Yeniden “kozmik korku” tanımına gelirsek, Pascal: “Ezeli ve bengi sonsuzluk tarafından emilen kısa hayat süremi, uzayda kapladığım küçücük alanı, hakkında hiçbir şey bilmediğim ve hakkımda hiçbir şey bilmeyen uzayın sonsuz büyüklüğünü düşündüğümde… Kendimi orada olumsuzlama dahi burada, çoktan ziyade bugünde görmekten korkuya ve şaşkınlığa kapılıyorum.” demek, Rus filozof Mihail Bahtin yerde korkuyu, “İnsan ürünü güce, onun temeli, prototipi ve ilham kaynağı olarak hizmet fail korku” olarak tanımlar. Sizin yorumunuz ne olur?


Emin değilim. Kaygı üzerine yazdığı için Danimarkalı varoluşçu filozof Søren Kierkegaard’dan aktarma yapmak geliyor içimden. Kaygı kavramını kuşatmak için Kierkegaard, tek uçurumun kenarında durduğunuzda hissettiğiniz his hakkında yazıyor. Düşmekten korkuyorsun ama tıpkısı zamanda kendini atmaya bile yaşama atıyorsun. Kierkegaard yerde hissi “özgürlüğün göz dönmesi” olarak adlandırır; endişe.



· Metinde, “Soru, kendimizi ve birbirimizi kandırmaya henüz ne kadar sürme edeceğimiz. Soru, iş işten geçinceye kadar bekleyecek miyiz?” debba. Ben dahi yerde iki soruyu size sormak isterim, hem tek tiyatrocu / sanatkâr hem dahi yerde atlas tek fanisi / yaşayan insanı olarak?

Bir sanatçı olarak sürme edersek ve beklersek neler olacağını hayal etmeliyim. Bir ölümlü olarak korku duyuyorum.

· Tanıtım bülteninizde, “Sahne, korkularımızı yansıtmalı ve mercek altına mı almalı, yoksa korkularımızın üstesinden gelmemize tavassut mı etmeli? Umudun önkoşulu korkularla yüzleşmek midir?” niteleyerek soruyor. Sizin düşünceleriniz nedir? Bu bağlamda sizin sanatla, tiyatroyla ilişkiniz, diyaloğunuzu tariflemenizi istesek ne söylersiniz?

Günümüzün yoğun boşluğunu teşhir etmeye yüreklilik fail sanattan özellikle zevk alıyorum. Bu boşluğu kapatmayı muvaffak sayı fazla tiyatro görmedim. Ancak, büyüklüğünü ve derinliğini ölçmek, dalmanın ön koşuludur sanırım.



“Yazdıklarımdan kolay memnun olmuyorum”

· Bugüne kadar yazdığınız hikâyelere baktığımda pek sayı ödülün yanı sıra tartışmaları bile yanında getirdiğinizi görüyorum. Sizinle yeni tanışacaklar için biraz kendinizden bahseder misiniz? Mesela yazarken neleri öncelik alırsınız, tiyatro ve yazımla ilişkiniz nasıl başladı? Sanatla derdiniz nedir? Ve zaman geldiğiniz noktada yapmak istedikleriniz nelerdir?


Tüm çalışmalarım, günümüzün aciliyetleriyle bazen çıkmaya çalışıyor. Hem tek oyun yazarı hem dahi tek yönetmen olarak, zamanımızın meseleleriyle ilgilenen tek tiyatronun özlemini çekiyorum. 20’li yaşlarımın sonlarında oyun yazmaya başladım, her zaman tek roman yazarı olmak istediğimi düşündüm ve tiyatroyu asla olası tek platform olarak düşünmedim. Bir oyun yazarı olarak, hızlı tek şekilde oyun sahnelemeye başladım, zira yazdığım metinlerden kolay memnun olmuyorum, yerde bile genellikle provalar sırasında yazmaya sürme ettiğim anlamına geliyor. Bu şekilde malzemeyi yaşayan tutmaya çalışıyorum. Bir yönetmen olarak, genellikle metin tiyatrosunu raks, bale, opera, görsel sanatlar ve müzikle birleştirerek kopça estetik çalışıyorum. Birkaç örnek vermek gerekirse: Manifesto 2083’te Norveçli terörist Anders Behring Breivik’in saldırısından sonra ötede sağcı manifestosunu sahneledim. In Contact’ta Danimarka’nın Afganistan’daki savaşa katılımını konu saha, sakat kalmış Danimarkalı gazilerin Danimarka Kraliyet Balesi’nden baletlerle sahneyi paylaştığı tek bale sahneledim. Ve Don Juan’bile #MeToo hareketinin akabinde Mozart operası, striptiz ve seyirci katılımıyla gerçekleşen ahlaksızlar için tek cenaze töreni -ve tek veda partisi- sahneledim.

· “… fakat hepimiz uzayda ve zamanda sağîr göçmenleriz.” der H. P. Lovecraft “Uyku Duvarının Ardında” ünlü kitabında. Peki, siz bugünden göre yakın – geniş gelecekte sanatı ve sanatçıları ve sanatı takip fail bizleri nasıl öngörüyorsunuz?

Sanırım Dünya Gezegenini kurtarmaya benzinli henüz fazla sanat ve tiyatro göreceğiz.

· Son olarak hâlihazırda size iyi gelen, sabahları yataktan uyandığınızda güzel hissettiren neler var; müzik, kitap, tiyatro, sergi, film ya bile tek hatıra gibi?

Beni mutlu fail şey “yazmak”… Sabah kalkıp başlıyorum. Daha sonra okuyorum. Şu anda (Avusturyalı yazar) Ingeborg Bachmann “Franzas bog” okuyorum, ama Orhan Pamuk bile olabilirdi. Hafifken (ABD’li şarkıcı) Lana del Ray dinliyorum ve karanlığın derinliklerine inmem gerektiğinde (Alman tecrübî müzik grubu) Einstürzende Neubauten’i dinliyorum


Yasal Uyarı: Sitemiz tasarım aşamasındadır ve tüm içerikler hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve kurumlar ile benzerlikleri tamamen tesadüfidir. İçerikler haber niteliği taşımaz ve gerçekliği yoktur. Sitemiz taslak aşamasında rastgele oluşturulan içeriklerden sorumlu değildir. Yinede sitemizden kaldırılmasını istediğiniz içerikler için [email protected] adresine mail ileterek taleplerinizi iletmeniz halinde yasal süre içerisinde tüm içerikler sitemizden kaldırılacaktır.